KARACİĞER YAĞLANMASININ SEBEBİ YÜKSEK KARBONHİDRAT TÜKETİMİ OLABİLİR Mİ?

Karaciğer vücudumuzun en büyük ikinci organıdır ve birçok görevi vardır. Vücudumuz için enerji depo eder, bazı vitamin ve mineraller için depo görevi görür, proteinleri dönüştürür, safra asitlerini üretir, hormonlarınızı dengeler ve daha birçok farklı görevi vardır. Karaciğer yağlanmasının farklı nedenleri vardır fakat biz bu yazıda alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanmasına (NAFLD) değineceğiz. Dünya Gastroenteroloji Dergisi’ndeki araştırmacılara göre, NAFLD Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’daki insanların %25-30 unda görüldüğü belirtilmiştir.

Vücudunuz çok fazla yağ ürettiğinde veya yağları yeterince verimli şekilde metabolize etmediğinde karaciğer yağlanması gelişir. Fazla yağ, karaciğer hücrelerinde depolanır ve karaciğer yağlanmasına neden olur. Karaciğer yağlanması, obezite, tip 2 diyabet ve insülin direnci ile bağlantılıdır. Eğer karaciğer yağlanmasının önüne geçilmez ise daha ciddi bir karaciğer hastalığı ve diğer sağlık sorunlarına yol açar.

KARACİĞER YAĞLANMASININ SEBEPLERİ NELERDİR?

Karaciğer yağlanmasının oluşmasına neden olabilecek veya katkıda bulunabilecek çeşitli faktörler vardır:

Obezite: Karaciğerde yağ depolanmasını destekleyebilecek düşük dereceli inflamasyonu içerir. Obez yetişkinlerin% 30-90’ının NAFLD olduğu tahmin edilmektedir.

Abdominal bölgede yağ birikimi: Kilonuz normal olmasına rağmen karın bölgenizde yağ birikimi varsa, karaciğer çevresinde yağlanma gelişebilir.

İnsülin direnci: İnsülin direncinin ve yüksek insülin düzeylerinin tip 2 diyabet ve metabolik sendromu olan kişilerde karaciğerde yağ depolamasını arttırdığı gösterilmiştir.

Yüksek miktarda rafine karbonhidrat alımı: Yüksek miktarda rafine karbonhidrat alımı, özellikle fazla kilolu veya insülin direnci olan kişiler tarafından tüketilmesi karaciğerde yağ depolanmasına yol açar.

Şekerli içecek tüketimi: Fruktoz karaciğerde yağ birikmesine yol açar.

 

YÜKSEK KARBONHİDRATLI BESLENMENİN KARACİĞER YAĞLANMASINA ETKİSİ

Karaciğer yağlanmasını önlemek için ilk akla gelen yol yağ tüketiminin azalması gibi görünebilir. Fakat yapılan bir araştırmada, alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanmasınında yağlanmanın sadece %16’sının yağ tüketiminden dolayı olduğu bildirilmiştir. Karaciğerde yağlanmanın çoğu kandaki yağ asitlerinden gelir ve yaklaşık %26’sı da de novo lipogenez(DNL) (yağ asitlerinin biyosentezi) olarak adlandırılan işlemden gelir.

Karbonhidratların ve şekerlerin fazla miktarda tüketimi, glukozun kanda aşırı artması nedeniyle hiperglisemiye neden olur. Karaciğerde de novo lipogenezinin aktivasyonu yoluyla uyarılan insülin salgılanması, tüketilmiş bu karbonhidratları glikojen veya serbest yağ asitlerine dönüştürür. Serbest yağ asitleri üretimi karaciğerde triasilgliserolleri ve kolesterol esterlerini arttırır ve daha sonra karaciğerde lipitleri depolar. Aşırı monosakkarit tüketiminin insülin direncine neden olduğu bilinmektedir. De novo lipogenez yüksek miktarda fruktoz bakımından zengin yiyecek ve içecek alımlarıyla artar.

Karbonhidratlar, fazla enerjiyi yağ olarak depolayan hormon olan insülin salınımını tetikler. İnsülin dengesizliği her zaman obezite olarak ortaya çıkmaz. Bazen vücuttaki yağ oranında görülen artış karaciğerde ortaya çıkar fakat dışarıdan bakıldığında farkedilmeyebilir. Karbonhidrat tüketimini azaltmak, karaciğerdeki yağ miktarını hızlı bir şekilde azaltmak için kaloriyi azaltmaktan daha etkili bir yöntemdir.

Araştırmacılar bazı karbonhidratların, özellikle fruktozun, karaciğer yağlanmasına gelişimine ve ilerlemesine katkıda bulunduğundan şüphelenmektedir. Diyetteki artan fruktoz miktarı, içeceklerde ve işlenmiş gıdalardaki şeker katkılarından genellikle sakaroz ve yüksek fruktozlu mısır şurubundan gelir. Araştırmalarda fruktozun karaciğer yağlanması gelişimine ve ilerlemesine sebep olduğu gösterilmiştir.

Son zamanlarda, alkolsüz içecekler şeker tüketiminin temel nedenidir ve karaciğer yağlanması ile derinden ilişkilidir Farelerde yapılan bir çalışmada früktoz içeren yüksek yağlı bir diyet uygulanmıştır, sonuç olarak farelerde daha şiddetli karaciğer yağlanması meydana gelmiştir. Yüksek fruktoz içeren diyetlerin mitokondriyal oksidatif stresi tetiklemektedir. Tüketilen alkolsüz içecek sayısındaki artışın, abdominal ultrasonografi ile değerlendirilen yağlı karaciğerin ciddiyeti ile paralel olduğunu araştırmalar tarafından gösterilmiştir.

 

KARBONHİDRAT TÜKETİMİNİN AZALTILMASI OLUMLU SONUÇ VERİR Mİ?

Düşük karbonhidratlı bir diyetin karaciğer hastalığı olan hastalar üzerindeki metabolik etkilerini test etmek için araştırmacılar, karaciğer yağlanması olan 10 obez yetişkin 2 hafta boyunca izokalorik, karbonhidrat kısıtlamalı, proteini ılımlı bir diyet uyguladı. Katılımcılara uygulanan diyetin karaciğer yağı ve diğer metabolik tepkiler üzerindeki etkisi, karaciğer yağında azalma ve karaciğer yağ metabolizmasında iyileşme olduğunu gösteren sonuçlar görülmüştür. Karaciğer yağlanmasında yüksek seviyelerde görülen interlökin-6 ve tümör nekroz faktörü alfa gibi olan enflamatuar belirteçlerde azalma görülmüştür. KarbonhidratI sınırlandırılmış diyetin karaciğer yağ metabolizmasındaki gelişmelere bağlı olarak dolaşımdaki folat seviyelerinde artış görülmüştür ve buna bağlı olarak bağırsak mikrobiyotasında pozitif değişikliklere neden olduğunu bulunmuştur.

İki grup üzerine yapılan bir çalışmada, bir grup düşük kalorili diyet, bir gruba ise düşük karbonhidratlı diyet uygulanmıştır. Yapılan çalışmanın sonucunda iki grupta ortalama 10 kilo vermiştir. Ancak düşük karbonhidrat diyeti yapan katılımcılar daha yüksek miktarda karaciğer yağı kaybetmiştir.

İnsülin direnci olan kadınlar ile yapılan bir çalışmada ise ciddi bir karbonhidrat kısıtlamasının düşük yağlı diyetlerden karaciğer yağlanması için daha etkili olduğunu bulunmuştur.

Geçmiş zamanda doktorlar karaciğer yağlanması olan kişilere yağ alımını azaltmayı önerirken, yeni çalışmalar karbonhidrat tüketiminin azaltılmasını yeni bir tedavi stratejisi olabileceğini öne sürüyor.

Tip 2 diyabeti ve karaciğer yağlanması hastalığı olan 37 kişi üzerinde 6 hafta yapılan bir çalışmada yüksek protein, orta derecede yağ ve düşük karbonhidratlı diyet uygulanmıştır ve kalori kısıtlaması yapılmamıştır. Rehberlerde önerilen karbonhidrat tüketimi %45-60’tır fakat bu diyette %40 karbonhidrat, %30 yağ ve %30 protein oranı bulunmaktadır. Bir grup bitkisel kaynaklı, bir grup ise hayvansal kaynaklı protein tüketmiştir.
Protein kaynağına bakılmaksızın, diyette daha yüksek bir protein içeriğinin, düşük karbonhidrat içeriği ile birlikte, karaciğer yağını önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir. Çalışmanın sonucunda, karaciğer yağ içeriği hayvansal protein grubunda %48 ve bitkisel kaynaklı protein grubunda %35.7 oranında azalmıştır